Wednesday, April 22, 2009

işte seksenler,işte iki binler

Seksenlerin çocuğu olarak, o yıllara dair her şeyi severim, modası dışında...Ne neon renklerini severim, ne taytlarını, ne de vatkalı ve geniş omuzlu ceketlerini...Gelin görün ki, benim bu seksenler modasından hazetmemezliğim, moda devlerinin pek umrunda değil. Son birkaç yıldır '80'lerin modası He-man misali " Gölgelerin gücü adına, güç bende artık!" diyor. Kanıtı mı? Sizi stylelist'in hazırladığı muhteşem trend dosyasından seçtiğim karşılaştırmalı resimlerle başbaşa bırakıyorum. Bakın ve kendiniz karar verin.

Vatka mı demiştik? 80'li yılların ortasında, iş dünyasındaki yerini güçlendiren iş kadınları, güçlerini vurgulamak için geniş omuzlu ceketler giyinmeye başladı. Moda literatürüne bu geniş omuzlu, büyük vatkalı ceketler Power Suit tanımıyla geçmişti. Amerika İşçi İstatikleri Enstitüsü'ne göre, kadınlar resesyonun yükünü sırtlarında taşıyacaklarmış. Bu büyük sorumluluk elbette ki kadınların güçlü olmalarını zorunlu kılıyor. 2009-2010 Sonbahar-Kış defileleri de gösterdi ki, kadınlar feminen ve çıtı pıtı görüntülerini bir kenara bırakarak, ekonomiye katacakları aktif katkının bir göstergesi olarak geniş omuzlu takım elbiselerine geri dönecekler.

Neon renkler ve kamuflaj baskı. Stephen Sprouse kuşkusuz o yılların en yaratıcı ve çığır açıcı moda tasarımcısı idi. Grafitti baskılar, kamuflaj desenler ve neon renkler, onun tarzını oluşturan başlıca öğeler olarak ön plana çıkıyordu. Günümüzün en büyük tasarımcılarından Marc Jacobs ise Sprouse'u anmayı ihmal etmedi. Geçtiğimiz Ocak ayında Sprouse'dan ilham alınarak tasarlanmış ürünler, Louis Vuitton tarafından satışa çıkarıldı.

1981 yılında Nancy Reagan tek askılı krem rengi elbisesiyle, Başkan Reagan'la objektiflere poz verirken Michelle Obama tahminen genç bir kızdı. Günümüzde ise Jason Wu imzali aynı tarzdaki elbisesi ile artik o da bir first lady.

MC Hammer ve "You can't touch this." şarkısını bilenler, dore şalvarla ne kastettiğimizi anlayacaklardır. Ralph Lauren'in yorumu kafamda olusan MC Hammer tarzının zarif bir ifadesi olmuş, hem de şaşılacak kadar zarif...

O yıllarda Hayat Ağacı, Yalan Rüzgarı gibi pembe dizilerin adeta birer esiri gibiydik, tabii Brezilya dizilerinden bıkmaya başladıktan sonra...Bu dizilerde özetle yüksek sosyetenin yalanlı dolanlı, bol çalkantılı hayatlarını ağzımız açık seyrediyorduk. Başka bir deyişle, bugün Gossip Girl'ü dikkatle izleyen halimizden pek de farkımız yoktu.

Yüksek belli pantolonları unutmamak gerek...Düşük belin hakimiyetini kaybetmesine en çok annem sevindi sanırım. Bu hezimetin çok uzun süreli olacağını sanmıyorum gerçi. Bu arada, tozluk ve saç bantlarını resimlemedim ama onları da unutmadığımızı belirteyim.

Işte en begendiğim styleist bulgusu. O zamanlar İsa'yla ilişki yaşayan bir kadını konu alan sansasyonel klibi ile pek konuşulan Madonna bugün de İsa'yla ilişkisine devam ediyor : Madonna'nın olaylı 'Like a Prayer' klibi konuşulurken sadece 14 yaşında olan Jesus Luz, bugün Madonna'nin erkek arkadaşı ! :)

http://www.stylelist.com

1 comment:

Ferhan Talib said...

süper bir analiz olmuş...
tekerrür eden tarih ve değişmeyen madonna...